güzele geleceği kur, yüreğindekine..

 ''Allah’ım, bana sevinçlerimi ve üzüntülerimi kolayca kaldırabilecek gücü
 ver, bana… fikre saygısızlık etmeyecek ve küstah kudretin önünde diz
 çökmeyecek gücü ver, bana başımı her günkü değersiz şeylerin üzerinde
 tutacak gücü ver..''
       Rabindranaht Tagore

  Nedir bu? Geçidi yokmuş gibi görünen yarın nedir? Nedir bizi birbirimizden ayrı koparan ve bizi birbirimize bağlayan bu hayatta?
  Umutlarımız mı, bekleyişlerimiz mi, beklentilerimiz mi, inançlarımız mı, yaptıklarımız mı...? Nedir bunlar?
  İnsanların birbirlerinden beklenti içinde olması büyük bir yıkım...Beklentilerimiz kendimiz dışında karşılanmadığı zaman hayal kırıklığı, motive düşüklüğü yaşıyoruz... Sadece birilerinden beklentilerimizin yüzünden, içinde olduğumuz duruma karşı değişebiliyoruz...Ne kadar kötü, ne kadar bağımlı değişken değil mi?
  Peki ya kendimizden beklentilerimiz? Kendimizden gelenler, kendimizden gidenler...
  ....
  Hiçbir şey belli değil henüz... Hiçbir şey bulamadım... Bir yere kadar geldim, tıkandım. Saçma sapan ne yazdığımı bilmediğim bir mesaja karşılık alamamak da çok sıradan ama çok berbat bir durum...! Acıtasyon yapıyor gibi olmayayım, yok şunu öyle hissettim yazayım, ne düşünüyorsam yazayım.. Mahcubiyetimi, minnetimi belirteyim abartıya kaçmadan... ! ( Offff...! Ne bu bir sürü bir sürü şey, düşüne düşüne cevap veren hallerim! Her Şey İyi Olacak! Herkes İyi Olacak!

birilerinden vecizeler

           
       
Biri : '' Efendim bu biri daha taksinin şoförü olsa ve
                   Müşteri de bunun takisisine binip, Aksaray'a gitmek istediğini söylese;
                   Bunlar semt olan Aksaray yerine il olan Aksaray' sürerler o taksiyi...Bunlar vizyon ister, vizyon...  Bunlar ufuk ister, ufuk ''

 Mitinglerde sert ifade kullandığınız söyleniyor bunlar için ne söylüyorsunuz?
 Biri daha: '' Önce şunu söyleyeyim,
                    Ben hangi sert ifadeyi kullandım?Şerefsiz, alçak..vs. bnların hiçbirini kullanmadım..''


 Biri daha var: '' Püskeviti eleştirmeyin,
                           Bizim Adana tarafında öyle söyleriz.''
(Önünde duran bisküvit ve lokum dolu tabaktan alması istenir ve alırken sorulan soru)
Siz çocukluğunuzda yiyebildiniz mi bunlardan efendim?
Biri daha var: '' Tabi ki yedim,
                          Garpuz getir diyene; o öyle söylenmez diye karşılık verene bizim oradakiler şöyle der; gavun getir o zaman.''
                         
                     

küçük-yeşil-bilyeler

 Bir varmış bir yokmuş...
 Uzak, çok uzak bir  yerde; küçük yeşil bilyelerin yaşadığı bir ülke varmış..Bu ülkenin küçük yeşil bilyeleri her gün sabah erkenden kalkar; dua eder, sandviç yer, kitap okur, dans ederlermiş...Sonra okullu okuluna, işi olan işine, yaşlı olanlar torunlarıyla parka, torunu olmayanlar can kardeşlerin kurabiye evinde oturur; okudukları kitaplardan bahsederler, yanlarına oturan gençlerin sohbetlerini dinlerlermiş...İşi olamayan yeşil bilyeler de; bakkalda satılırlarmış...
 İşte hikaye bu ya, bakkalda nasıl satılırlar demeyin..Oluyormuş işte..
 Şahane bir şey...

kocaman bir ev ve küçük bir araba

 Yürüyerek insanların içindeydim yine bugün...Oturdum, kalktım ve yürüdüm genelde gözüm hep üzerlerindeydi, hayatlarında, hareketlerinin gösterdiği duygularındaydı...Etkilendim yine bazılarından;
  Baba ve kız veya dede ve kız torunu; önce AVM lavabosundan çıkarken karşılaştım bu ikiliyle, kız önde adam da arkadaydı, sanki küçük kız ne isterse onu yapmaktan mutlu oluyordu adam.Biraz vakit geçtikten sonra tatlı yemek için oturduğumuz yerin balkonundan yan cafenin içine baktım, yeni giriyorlardı buraya, biraz sonra tam karşı çaprazımdaydılar.Karşılıklı oturdular, yine ortamlarından aynı hisseleri yaşadım; adam küçük kızın istediği şeyleri yapmaktan çok huzurlu görünüyordu.Biraz sonra adamın elinde profesyonel bir fotoğraf makinası ile balkonun köşesine geçti, fotoğraf çekti..Ama bir sürü değildi eminim, garip ama eminim işte.Sanki tek bir şeyi çekmek için çıkarmıştı makinasını..Çekti ve fazla beklemeden yerini aldı...
  Sonra üç kişilik aileler çok mutlu göründüler bugün..Bebekler de gülüyorlardı..Babaları, özellikle babalarının onlarla olan mutluluğu ve neşesi aklımda kaldı.Tabi bir de bebeklerin gülümseyişleri..:)
  Yollara düştük yine eve gitmek için... Ah yaşamı yaşama arzusu..Dolu dolu yaşama isteği, huzur dolu yaşama isteği, muhabbbet ve samimşyet dolu yaşama isteği...Her defasında patlak vriri mi bir insan da? Bendeniz de!
   Oturduğum yerlerde değilim sanki, insanları görüyorum, izliyorum evet ama kendim oturduğum yerde değilim gibi de yaşıyorum. Değiştiriyorum istediğim gibi..Sevimli bir sahil kasabası yapıyorum, gördüğüm bir evin ışığından kendi evime dalıyorum, orada oturyorum sanki sokaktaki insanları öyle izliyorum..Hatta huzurla geçen yaşlılık dönemimdeymişim gibi kendi gençliğim  de dahil sokaktaki insanları izliyorum, onları yaşıyorum, öyle yaşıyorum  sanki...
    Kocaman bir evim.Eski evim gibi, büyük, en üst katta, sevimli arnavut kaldırımlı b,r sokakta...Çatı katındayım, çok az eşyam var, çok fazla kitabım var, radyom var çok büyük, boyalarım var, çiçeklerim var balkonumda ve rüzgar gülleriyle dolu balkonumun etrafı...Mutfağım sımsıcak ve samimi, dergilerim mutfağımda, ve bütün çaylarım, o günlük ikramlıklarım... Her yerde mis gibi çiçek kokuları, hatta güzelim lavanta...Her zaman açık bu güzek gerçek ev... Televizyonun sohbet kesmediği, internete girilmeyen harika bir ev..Gerçek ve samimi ve temiz ve huzurlu... Aşağıda da dünyalar tatlısı kırmızı bir woswos ..:)
     Gıcık ev sahibim yüzünden şimdi hepsine baya uzağım:/// Dertlendim, uyuyçam :/
     İyi geceler benim sevimli gezegenim..Ha bir de radyoda sürekli radyo 3 açıkmış :(..
    
     (Not:  Bugün pilates lastiğimi de aldım, çok mutluyum..:) Evettt sıkıştır, sıkıştır, sıkıştır, çek karnı çek çek çek çok güzel bayanlar, harikasınız :/ Kadın hiç terlemiyor ya :S E.Ş.)

hayat bazen trajedidir

  Dimdik ayakta dur ve üretken ol.
  Toleranslı ve esnek ol.
   Kendine karşı dürüst ol.
  Yalnız dur ve birlikte dur.Cesur ol. Sabırlı ol.
  Nefes al.
  Yüreğinin sesini dinle.
Dürüst ol.
Gerçek içi dışı bir, doğru ol
 Yüreğinden konuş.
 Dağları dinle.
 Şarkılar söyle.
 Kendini özgür bırak.
 Tereddüte kapılma.
 Gül ve kahkahalar at.
 Ağlamak istediğinde özgürce ağla.
 Ellerini kullan.
 Kendini olduğun gibi sev.
 Küçük şeylerin güzelliğine saygı duy.
 Romantik ol.
 Sevilmeye izin ver.
 Yıldızları dinle.
 Oyunlar oyna.
 Fırsat buldukça sarıl onlara.
 En yaşlıya da en gence de saygı duy.
 Tanrıya en yakın onlardır.
 İnancını asla YİTİRME!

benim canım domatesim

  Harika bir uygulama ile sabah sabah gıcık olmuş durumdayım...Neden? Hem de sabahın erken saatlerinde huzurla kahvaltımı yaparken üstüne üstlük bir de domates yerken, televizyondan gelen ses ' domates fiyatları pahalılaştığı için artık aralarında Çin de olmak üzere, ithal domates kullanacağız' ...
  Of :( Ya ben kendi domatesimi yemek istiyorum.Ben kendi yetiştirdiğim domatesimle hazırladığım kahvaltılarda, sandaviçlerde, yaptığım yemeklerde çocuklarıma domates yemenin mutluluğunu yaşatmak istiyorum.Her şeyin taze olduğu pazardaki amcanın kendi yetiştirdiği domatesleri satın alıp gelmek istiyorum.Ürününü övsün, ondan emin olsun istiyorum.Domates ile ilgili yine yeni bir şey öğrenerek amcaya 'hayırlı işler amca' demek istiyorum. Ve bundan acayip mutlu olup evime de aynı ışıltıyı, o sohbetteki güzelliği götürmek, o güzeliği evimde de yaşatmak istiyorum.
  Ya ben kendi domatesimi yemek istiyorum.:( 
  Neden böyle durumlarda bir şey yapamıyorum? İdeallerim elbette var, fakat bu tarz gelişmeler beni başbakan olmam konusunda körüklüyor. :d Sadece beğenmediğim için  koca koca heykeller dakikasında yıkılıyorsa, buna ses çıkaranlara rağmen, emeklere rağmen, ona harcanan onca paraya rağmen sırf  beğenmediğim için yıkılıyorsa, öyle bir şey olabiliyorsa; kendi domatesimi yiyeceğim dediğimde, yememek imkansız olur sanırım.
Kendi domatesimi yemek istiyorum ben. Çok üzülüyorum böyle şeylere, canım çok sıkılıyor.  :((

ben çok sevdim ;)

<iframe style="display: block;" height="168" src="http://www.polyvore.com/cgi/browse.sets?.mid=embed-car-2473715&_out=embed&display=car&displayOptions=%7B%22withBy%22%3A0%7D&size=m&sort=-pop&src_action=browse.sets&uid=2473715&.locale=tr" frameBorder="no" width="524" allowTransparency="true" scrolling="no"></iframe><div style="width: 524px; text-align: center; padding-top: 2px;"><small><a href="http://www.polyvore.com/cgi/profile?.mid=embed-find-2473715&amp;id=2473715" target="_blank">beni polyvore da bulun</a></small></div>

kültür fakiri hissetmek

http://tr.wikipedia.org/wiki/Akira_Kurosava

 dk-ben mi ben aslında tiyatrocu olmak istiyorum...
 - yapma ya ben tiyatroculara gıcığım var. hepsine de diyorum işiniz ne, hayat bir oyundur dememiş mi Shakespeare'de?...
dk-demiş! demiş, demiş de... ben böyle mutlu bir hayat yaşayacağım...ayrıca Shakespeare'nin de her dediğine inanma (!)  hayat bir oyun evet, herkes oynuyor! hem ayrıca 'sanat sokaktan doğar'...( tabi bir şeyler daha dedim, tam olarak hatırlamıyorum ne söylediğimi ama onu ikna ettim sanırım...)
-  'akira kurosawa'nın filmlerini mutlaka izle, oyuncuları izle.bir filminde richard gere'yi oynatmış hatta en son röportajını da Gabriel Garcia Marquez'e vermiştir kendisi...'
dk- Yok ya ben filme izlemekten çok sıkılırım, film kültürüm pek yoktur öyle...
- hatta en son röportajını da Gabriel Garcia Marquez'e vermiştir, kendisi...'
dk- (tabi bildiğin-sevdiğin  bir ismi duymanın heyecanı ile...)  Ayyyy, hadi ya ben Gabriel Garcia'ya bayılırım çok severim kendisini...
- 'Okudun mu Yüzyıllık Yalnızlığı?'
dk- Hııı hııı okudum tabi...( yalan halbuki yarıda kalmıştım..:/ her defasında şu kitabı artık bitireyim derken yılların geçtiğini bugün anladığım tek kitaptır kendisi :/ )
tabi karşımdaki pek de bunu yememiş bir edayla
-ya orada maya uygarlığından bazı esintiler yok mu... nasıl değişik hissediyorsun kendini öyle...
dk- (okuduğum yere  kadar hatırladığımdan) ya ama şu başlardaki ölüm falan ne garipti öyle ya, korkuyordum bazen ( :S ne sahtekarım, yapmacığım ya, aman bitiremedim işte ne var? sen de bizim bitiremediğimiz kitabı iyi ki okudun be kardeşim .....)
(derken derken patlanır...)
-Aaaaa, hem tiyatrocu olmak istiyorsun hem de sanatla alakan var... (ukala ukala ve pişkin pişkin ve tabi sırıtarak sırıtarak der)
dk- eeeeee! aman canım sende!  ne öle kukuriko,bilmem maya vırt zırt! izledin mi izlemedin mi falanlar ?!! 'TITANIC' i izledim ya işte daha ne :/?? Oluuummm oluummm bakkkkk, uzaklarda arama sen uzaklarda...Biz Asmalı Konak, Yaprak Dökümü, Öyle Bir Geçer ki Zaman ki... kendimizden olan şeyleri izliyoruz diye, iki saattir ne bu tripler entel edalarrrr :?? :SSS?
-doğru Türkiye'deki bir konservatuvarlarda anca bu yeterli  olur, sen de haklısın..(lafa bak, lafa!!)
dk-sen ne bu memnuiyetsizlik falan...ne yani? sakalımızı uzatıp, entel yorumlar biz de biliriz amaaa işteee gel gör ki...( yani resmen saçmalama evrelerine devam; yıkılmadım ayaktayım naraları..)
şive değişiklikleri, konum değişikleri yaparak durumu bir de kendi tiyatral karakterimle özetledikten sonra..)
- ayyyyyy... sen daha şimdiden böyleysennn..eyvah..sen git tiyatrocu ol, daha bu zamandan böyle isen ileriyi düşünemiyorum bile ...;)
 Sağolsun valla :/  kendimi yırttığımı hissettim bugün..Neden? Daha çok okumak gerek onu bir kez daha anladık!